25 Kasım 2008 Salı

Sonbahar..

Şimdi sarı,,yeşil,kahve tonlarında bütün yapraklar.. mevsim sonbahar,,kışa çeyrek var. dinlediğim bütün şarkılar bunalım,rakı içerken müzeyyen senar,,bira içerken pink floyd,,votkada janis joplin..
öyle güzel bir mevsim ki bu,biraz hüzün,,biraz umut,biraz geçmişten,biraz geleceğe ışık.. ne istedigini bilmeyen bi melodi,umrunda değil hiçbirşey,
yükselen voll ahh tuzlu fıstık yağmur yagıyor,patlamış mısır ve yine beraberinde gelen kestane.. başka bambaşka seyleri,,güzel yani alabildiğine yaşamak istenilen,dinlendiren bir mevsim..

30 yaşını aşmış hatun..

Otuz yaşını geçmis bir kadın asla sizi gecenin bir yarısı uyandırıp "ne düşünüyorsun?" diye sormaz. Umurunda degildir çünkü ne düşüngüğünüz. Otuzunu aşmış bir kadın TV deki maçı seyretmek istemiyorsa, söylene söylene TV 'nin karşısında yanınızda oturmaz.. Yapmak istedigi bir şeyi yapar. Ve bu genellikle daha enteresan birşeydir. Otuz yaşını aşmış bir kadın kendini yeterince iyi tanır ve kendinden emindir.. Kim olduğunu, ne olduğunu, ne istediğini, ve kimden istediğini bilir. Otuzunu aşmış çok az kadın onun hakkında ya da yaptıkları hakkında ne düşündüğünüzü önemser.. Otuz yaş üstü kadın çoğunlukla büyük aşklara, ömür boyu sürecek bağlılıklara doymuştur.. Hayatında en son ihtiyacı olduğu şey bir başka mız mız, devamlı söylenen, ne yapacağına karışan, yapışkan bir aşıktır.. Otuzunu aşmış kadın, ağırbaşlıdır.Bir operanın ortasında ya da pahalı bir restoranda sizinle çıglık çığlığa kavga etmesi çok nadirdir.. Ha tabi hakettiyseniz, sizi vururken de hiç tereddüt etmez, sonuçlarına katlanmayı da planlayarak.. Otuzunu aşmış kadın övgüler yağdırmakta çok bonkördür, çogu hak edilmemiş bile olsa.. çünkü takdir edilmemenin ne olduğunu iyi bilir. Otuzunu aşmış kadın sizi bayan arkadaşlarıyla rahatlıkla tanıştıracak kadar kendine güvenir.. Daha genç bir kadın, en iyi arkadaşını bile görmezlikten gelebilir, yanındaki adama güvenmediği için. Otuz yaşın üstündeki kadın sizin onun arkadaşına ilgi duymanızı hiç sallamaz.. arkadaşının onu aldatmayacağını bilir. Kadınlar yaşları ilerledikce medyumlaşırlar. Ona günah çıkarmanıza Hiç gerek yoktur.. Onlar her haltınızı bilirler. Otuz yaşını aşmış bir kadın Kıpkırmızı bir ruj sürdüğünde bu ona çok yakışır. Ama daha genç kadınlarda böyle degildir. çiğ durur.. Otuz üstü kadınlar açıksözlü, doğrucu ve dürüsttürler.. Onun için ne anlam taşıdığınızı merak etmenize gerek yoktur.. Ne kadar geri zekalı oldugunuzu bir çırpıda açık açık söyleyiverir.. eğer bir geri zekalı gibi davrandıysanız.

MüJgan..

Müjganın saçları vardı alabidiğine kırmızı, dumanlandığında kafasıda az biraz iyiyse duman dolu ağzı,, kırmızı dudakları dudaklarıma uzanırdı..
Açardım ağzımı kocaman içine alırdım müjganın kırmızı dudaklarını. üflerdi ciğerlerime ağzında tuttuğu dumanı,, tek nefesde biterdim.. Şimdi hangi davundasın müjgan?? hangi klozetin içinde kafan,, kırmızı saçların...
Böyle yalnızken,,karanlıkken,,yani elektrikler kesikken,,yada ne bileyim çok ıssızken özlüyorum seni be müjgan.

Yonja.com

Gündüzü bu kadar erken beklemiyordum. Gece çoktan terk etmişti mekânımı. Boşluğa süzülmüş güneş ışığında uçuşan tozlar her an burnuma doluşacakmış gibi hissettim. İçim daraldı. Akşamdan kalmaydım. İhtiyacım olan şey iyi bir s*çmak olabilirdi. Ve de bunu yapmak için biran bile gecikemezdim. Tuvalete koştum. Sifon sesini duyduğumda artık rahatlamıştım. İç huzurum anlatılmaz derecede beni avuturken kanımdaki alkolün etkileri dumanın verdiği mutluluk ve huzur hala vücudumda uyuşmalara sebep oluyor. Kendimi deliliğe vurup birkaç egzersiz hareket yaptım. Bu beni kendime getirmeye yetti. Ayak seslerimin yankılandığı odada birkaç tur atıp ne yapacağımı düşündüm sonra. Meteliksiz kaldım. Birazdan karnım guruldamaya bile başlayabilirdi. Evde mideye indirmeye dair hiçbir şey yok bir parça ekmek ve dibinde iki yudum şarap kalmış şişe dışında. Ekmek şarap..dün gece hatırımda,bol kırmızıyı yani pelini konuştugumuz düngece..sonra tepkili nevale düş dalgını.. saat ilerliyordu düş dalgınının edepli halleri benimse en edepsiz halim tartışıyorduk yada bişeyleri savunduk s*ktiri b*ktan bi muhabbetti belkide bilmiyorum hatırımda kalan çokca az şey var zaten. Yonja,pelin,kırmızı,,jaded.. çokmu konuşulması gereken şeylerdi.*? hayır.. gereksizdide neden bukadar çok ve süresi uzun tutulmuş bi muhabbet oldu bilmiyorum. kafam hala t*şak gibi yoruldum herseyden sanırım.. bu yonja ve bukadar çok tanımak herkesi ve tanınmak aynı şekilde s*kip atıyor beni başka bişey degil.. ben gittim yonjadan tamamen koptum ama bırakmadınız istediniz hep geldim öyleyse herzaman ve herseye hazırlıklı oldum hadi k.iskenderin dedigi gibi ananızın *mıyım s*kin beni ozaman..

MÜJgan..

Seni güneşten koparıp sırlarıma ektim müjgan. soyunup kırıldım aklının ucundan. yani ben İstanbul’un içinde İstanbul yaratılmış Sosyalist bir kadın ağrısıyım zaman zaman.
bu yüzden adım morg alfabesinde geçmez müjgan. Ünite ünite taşırlar soğuk bir yolculuğun bagajında kellemi.. İstanbul’da ilk ölen benmişim farzet dokun yüz bin santigrat derece kemiklerime. Gecenin meme uçlarını tartakladığım o günden beri seviyorum Otopsi masasını soğuk ve arsız! ve seviyorum seni yalansız..
Bu kenti tırnak içine alıp terk ediyorum bütün kaleleri sırtından bıçaklayıp.. Cüretkâr bir peygamber elbisesinin içinde güneşlenirken öldürecekler beni dilime düşmüş büyük gözlerimi parça parça yutarken tespit edeceğim şeytanın eşkalini. Kıyametim Kaçışım Ruhum ve teslimiyetim Sanadır müjgan.

Büyükanne

Büyükanne, gözlerin neden bu kadar büyük? Büyükanne, kulakların neden bu kadar tüylü? Dişlerin bu kadar sivri? Büyükanne popon neden bu kadar beyaz? cevap vermek istemezsin biliyorum büyükanne ve biliyor herkez bu yalanlarla dolu masalını ne yazıkki büyükanne.. söylesene dedem kaçkez dölledi o işe yaramaz rahmini.*? sen kaç kere,, kaç farklı adama sundun orkideye benzeyen kukunu he.. büyükanne kusura bakma bütün bu olanlar senin suçun.. yetinmeyi bilmeyişin ve hep daha fazlasını isteyişin.
popon buruşuk fazlasıyla büyükanne şimdilerde,uydurduğun massallara kimse inanmıyor nedendir bunca olan bitenlere aldırmayaşın ve hep daha fazla sallayışın he büyükanne..

K. iskender..

Size öğreteceğimiz çok şey var cinlerle öcülerle bizim g*tünden aşk akan gözünü b*k bürümüş sümüklü, sidikli insanlar..! siz orda t*şşağınızı kaşırken yeni bir tüzük çıkarttık tanrıyla biz iki deliği olmayanı adamdan saymıyoruz artık herkes kendine bir matkap bulsun kalın ve iyi delicisinden ve ince bağırsağına kıyametten sonra patlayacak pilsiz bir bomba koysun.. "Sizin hiç bağırsağınız yırtıldı mı? benim bir kere yırtıldı, kel oldum g*tüme tampon tıktılar, yağlayıp bağladılar g*tümden ummazdım bunu, kel oldum siz hiç s*kilirken ağladınız mı?" hayatın suyunu sömürüp bir kenara attınız hep sizin suçunuz işte uzay boşluğundaki bu uçsuz bucaksız çöp yığınları.. herşey gibi bunu da unuttunuz; hayatın kabuğundaki paslı, şizofren anlamı, budur bönlüğünüze sebep oysa hamam böcekleri gibi onun da kabuğundadır vitamini.. babama ben öğrettim cüz'i fiyata fiyakalı bir Kız olmayı o da bana lağım faresi mesleğini icra etmeyi ve Orgazm olmaya calışırken geç boşalmayı... "Senin y*rrağın kalın döllerin beyaz git kendini becer canım git biraz" İsa anlamıştır artık piç olduğunu ve kimse bağışlamaz ona soyadını ve asıl öğreten Micheal Jackson'dır ona arap bir babadan sarışın doğmayı acaba kim şıkıştırdı Jerussalem'de köşeye çıtır, bakire Meryem anayı? Ey ahali! yasaklanmıştır bundan sonra tanrıların masum kızlarımıza sarkması ve babası olamayacağı bir çocuğa onları hamile bırakması ve yasaktır artık iyilerin oturup hergün kötülerden dem vurması defterini düreriz onların da belki "iyiler'e bir-ki,,bi de benimki" anladım ki hayatın anlamıymış yediğim kalın kamışlar kalbimi g*tüme tıkıp kaslı, azgın adamlar bana yapışkan bir ninni fısıldamışlar ey insan dölü git var işine işin, bir köşesini kemirmekse dünyanın sıçanlar daha beceriklisi bu ısrarlı hummanın sen yine de vazgeç genlerini temize çekmekten kıllı bacak aralarında işveli bir yumurtanın rahat etsin artık geçmişin kollarında yorgun adenin, kaltak timin, yaşlı guanin bunlar DNA'an değil senin boynundaki idam ipin..!

Kırmızı..

Kırmızıysa herşey çoğalırım,,azarım,şaha kalkarım kendimi beceririm,parmaklarım,,
ihtiyaç duymam hiç bi p*nise, işlevine kendime yeterim..
orgazm olurum en güzelinden. akarım..

Ağır Roman..

Oje kokusu tinerin yerini doldururmu? ağır romandan etkilenip oje koklayarak kafa yapmaya çalıştınızmı.. En cok sevdigim siyah ojelerde gülüyor tüylerinden damlayan siyaha aldırış etmeden.. Müjde ar eskisi kadar güzel degil hala nefret ettigim beyaz teni midemi bulandırıyor..küçük iskender ibneligi iyi oynamış olsada penisinin az biraz görünüyor olması boşuna değil..cesaretine hayranım bu ibnenin kitaplarınada..aysel gürelde yok artık ne kötü.. M a d d e m i a ğ ı r m a n a m ı ? Sonra etkilendigim bi sahne okanın ve müjdenin ağızdan ağıza şapa geçmesi (=
herşeye ragmen iyiydi film. =) Ben çok geç izledim o ayrı tabi..

inanmak istemek..

Düşünsel cinsellik ve sevgiyi kemiren dizginsiz küfürler hijyenik sevişmelerde yükselen kemiksiz orgazm kokusu.. Hayasız yağan yağmurun ardında güm diye patlayan tabiri caiz ana avrat küfürler ve mahçup yüzleri deşifre eden gece ayinleri.. Nihavend makamında yaşanan gel gitler.. Marifet gibi anlatılan kerhane anıları ve şehri sükünete davet eden gayrı meşru olmayan resmi cinayetlere yakılan ağıtlar tuhafıma gitmiyor artık çünkü masallara inanacak yaşı çoktan aştım..

MÜJgan..

Havada aşk kokusu var.. dün yagan yagmur, vıcık vıcık olan müjgan çoktan kurudu. şimdi havada müjganda oldukca rahat ben üşüyorum.kalın çizgili çoraplarım ayagımda şarabımı yudumluyorum.oysa çevirmeden tek başına dumanlanıyor. demleniyoruz kimse yok.. müjgan var ama oda yok gibi son günlerde. içim sıkılıyor boğuluyorum. kaçmak lazım diyorum gitmeyi planladıgım hiç bi yere gelmiyor benimle. zaten gittigim tüm yolculuklarda hep yalnızım.. birşey degişmiyor.boğulmaya devam ediyorum pink Floyd olsun bu gece diyorum janis joplin de ısrar ediyor yine onun istedigi oluyor.. olmayacak böyle müjgan!. boğuluyorum... vedalaşmanın güzel yanları vardır müjgan kavuşmayı beklersin. beyninde hüzünlü bir şarkı çalar who will love me now... mesela yani şart degil aslında vedalasmakta..

Gay bardaki lez hatun

Sarhoştu.. elbisesinin askısı omuzundan aşşagıya düşmüştü.. farkında degildi..evet iyi görünüyordu..rimelleri akmış gözleri boş boş bakıyordu..yanına gitsemmi diye düşünürken kenefe dogru yol aldı..simdi zamanıydı.. karsı koyamazdı.. saldırdım.. karşı koymadı.. teslim oldu..

UMay..

'Aşk bana or*spuluğu sevmeyi öğretti..' Doğrumuydu hayaletlerin her kaybedişi görünür kıldığı.. Bu odada ve bu sonsuzlukta nasıl çılgınca dileniyorum hayatı!.. Eğer yağmur yağınca içeri gireceksen seninle gitmem uzak ülkelere. Yada gölgelerine sığınan evimde yeşermeye çalışan canlı bir kaktüsü şımartırken, rüzgara eğimli bir mektup düşürmezsen penceremden; seninle yaşayamam aşkı.. Öylesine zor bir uyku şimdi seni düşünmek. Sarılışlarıma yanıt olarak içebilirmisin gözyaşlarımı.. Ama dur!.. Tenin sıcaklığında kaderime bulaşacak bir iz bırakacaksan; dur ve yalnız ürpertisini yolla gerçeğin.. Belki de sana gelmek yerine saçlarımı boyatmalıydım. Bir şiir bırakmak için, tıpkı o şarkıda olduğu gibi; sadece beni sev diye.. İnan adaletli değil hiçbir alışveriş. Bu uzaklıklar bakışlarından geriye kaldı. Yine de trenin sesini duy diye fısıldayacağım. Ankara Expresi satırlarıma girerken ilk kez seni sevdiğimi söyleyeceğim. Güçlü ve güzel kalmalıyım: Kışın, yazın ve daha çok hüzünlü sonbahar geceleri. İnan dokunduğum bir koku bu; ellerime inan.. Hiç anlamadığın birşey mi yoksa sana anlatmaya çalıştığım.. Doğruyu söyle.. Çünkü benim için bir gün kızıl bir sabahtı. Kırmızı paltolu bu küçük kızı kimsenin gözü bir yerlerden ısırmıyordu. İnanabilirdin o zaman kanatsız bir melek olduğuma. Yüreği taştan bir kaderin esiriydim ve yakabilirdim tüm kenti.. Şimdi bana dokun, öyle yavaş.. affetmek yok.. kalbin üzerinde unutulmuş bir el gibi, göreceksin daha çok seveceğim seni. İnan anımsadığın bir koku bu.. İnan anımsadığın bir koku bu.. Ellerime inan... Vazgeçtim seni ısırdığım elmayla aldatacağım..